Irkcilik Cirkindir...

Viyana'dayiz, Fatih uluslararasi orgutte gorev yapiyor; Askim bebek, anne kiz onun ogle uyku saatinden sonra mutlaka cikiyoruz. O kadar dunya kizimla bana ait ki gunduzleri, baska hicbir sey umurumuzda degil. Iki yasindaki bebegim, ben ve bebek arabamiz Viyana sokaklarinda turluyoruz. Delegasyona yakin oturdugumuzdan, sehrin gobegindeyiz; cogunlukla parklara ve bize cok yakin olan dunyaca unlu muzelere gidiyoruz. Onu o yasta sanata alistirmaya calisiyorum, idealist anneyim ya ben :)...Bir gun evimizin sokaginin da ustunde oldugu Mariafilferstrasse'den yukari cikarken, vitrinine bayildigim tuhafiyeciye girdim kurdele almak icin kizimla. O Viyana isi kurdeleler nasil guzeldir bilirsiniz, bakmaya doyamiyor insan, fakat tezgahtar kiz asla benimle ilgilenmiyor; Askim huzursuzlandikca, Askim'la konusarak sakinlestirmeye calisiyorum, sira bize hic gelmiyor. Dolaniyorum, sira bendeydi ama diyecek gibi one atiliyorum, gorunmuyor. Bir sure sonra anladim ki, bebegimle konustugum Turkce'den dolayi, irkciliga ugruyorum, dukkana hic girmemisim gibi davraniliyor. Hayatinda hic boyle bir muamele gormeyen ben, o zaman siyahi Amerikalilar'in filmlerde anlatilan sorununu hucrelerime kadar hissetmistim. Avusturya'da ve Almanya'da bunu Turkler yasar; bir baska yerde baska birileri. Hep insanoglu egosunu dayatacak bir baskasini bulur. Sekiz yil Amerika'da yasadik, acikca ima edilmese de, irkcilik goren gozlerde huzne donusur. Orada da cok huzunlendigim sahneler hatirlarim. Diyecegim o ki; irkcilik kotudur, cirkindir, insanlik disidir. 



Hiç yorum yok: