
Su olup akmaktayim oylece....
Basimin agrisini, gozlerimdeki yangini anlatamam.
Buna ragmen Heba'ya soz verdigim icin disardaydim bugun.
Iki bucuga kadar alisveris yaptik, surundugumu ona belli etmemeye calisarak cogunlukla tabii..
Ben oyle sevmem insanlari disari ciktiklarina pisman etmeyi.
Gunu bozmayi, planlari felc etmeyi.
Kizcagiz hissetmesin diye burnumu gizli gizli sildim ondan !
Ne zaman arkasini donse, ne zaman uzaklassa,
Ben sessizce elimdeki mendile gomulmekteydim oysa!
Ahhh...ne yapmali bilmem ki bu mikrobu eve getiren Coca'yi.
O ayilip bayilirken pek yardimci olamamanin ezikligi ile rahatca izlemistim onu oysa.
Ne bileyim siranin bana da gelecegini !
Heba beni eve biraktiktan sonra Askim Naz'i karsiladim once.
Birlikte birseyler atistirdiktan sonra dayanamadim uyudum o odevlerini bitirmeye calisirken.
Aslinda yavrum emek verirken uyumak, yapmayi hic sevmedigim birsey.
Ben calisirken annem bazen uyukladiginda icimi garip bir huzun kaplardi ogrenciyken.
Bir an once eve babamin veya agbeylerimden birinin gelmesini dilerdim erkenden.
Ya da cat kapi bir misafirin...
O yuzden hep aktif olmaya calisiyorum o calisirken,
Tipki benim o yillarda arzu ettigim gibi,
Pitir pitir is yapiyorum cevresinde onu rahatsiz etmemeye calisarak.
Eger her is bitmisse kurabiye veya kek olayina girisiyorum ki,
Evde onunla ilgilenen bir annenin varligi ve firindan gelen sicacik kokularin esliginde,
Dalsin gitsin yaptigi seye...
Cogunlukla da oyle oluyor zaten,
Bakiyorum huzurla derslerine gomuluyor......
Ama bugun oyle olmadi iste.
Yigildim kaldim koltuga.
Uyandigimda evde hic sevmedigim bir sessizlik icinde,
Disardaki karanlik esliginde,
Kitabini okuyordu Cicek...
Nasil bir guclenme istegi ile yerimden firladim anlatamam.
Dogru mutfaga kosup o suursuzlukla bugun aldigim kivilere saldirdim.
Hic bes tane birden yenir mi !
Yedim iste.
Sanirim vucut hakikaten ne istedigini caktirmadan bize dikte ediyor inceden inceye.
O kadar kivici olmadigim halde,
Bugun neredeyse aserdim kocaman kivi paketini gorunce.
Uykudan sonra oyle iyi geldi ki onca C vitamini....
Kizima da kestim iki tane kasikla dondurma gibi yesin diye, basladim evi toplamaya o gucle.
Biliyorum bu aksam yalniziz kizimla.

Baba gec gelecek isten.
Ne yapsam da usluca oturup derslerini bitirmis,
Ustelik toparlanmami sessizce beklemis kucucuk yuregi mutlu etsem diye dusunurken.
En iyi seyin anne-kiz sinema aksami oldugu geldi aklima birden.
Aldik ellerimizi caylarimizi,
Ben limonlusunu o cocuk cayini tabii, basladik ilk sectimiz filmi izlemeye.
Isiklar kapali, sadece televizyonun parlak isigi esliginde once "Kucuk Kadinlar" Sonra da "Juno" yu izledik.
Susan Sarandon'un anne rolunu oynadigi 1994 yapimi film, Kucuk Kadinlar muthisti.
Film'deki tum oyuncular bir bir unlenmisler sanirim bu filmenden sonra.
Kim yoktu ki, basta Winona Ryder olmak uzere sevdigim butun genc oyuncular....
Hepsi muhtesem bir performans sergilediler.
Fimi izlerken kendi kucuk kadinimla basbasa bu filmi seyretmenin mutlulugunu yasadim.
Cok hos bir duygu anne- kiz olmak.
Kimin kiz, kimin anne oldugunun ayirt edilemeyecegi sekilde yogun duygularin paylasilacagi yillari simdiden iple cekiyorum hakikaten.
Ikinci film su herkesin uzerinde uzun uzun konustugu,
Onalti yasinda bir kiz cocugunun hamile kalmasi ile ilgili film "Juno" ydu.
Biraz dusundum once, Askim'la bu film seyredilir mi,
O kadar buyudu mu diye.
Sonra gordum ki cok seyretmek istiyor, artik sevkini kirmadim.
Daha duyar duymaz konusunu, cok etkilenmisti cunku.
Televizyondaki reklamlarinda gormus filmi, gitmek istemisti.
Film boyunca da ilgiyle sorular sordu o yuzden, bilmek ogrenmek istedi.
Anladim ki bizim cocuk zannettigimiz beyinler cok cabuk buyuyor bugunlerde.
Bos birakmamak gerek bu ilgiyi; ogrenmelerine , gorup degerlendirmelerine yardimci olmak gerek.
Ikimiz de film boyunca kizlarinin onalti yasinda hamile oldugunu ogrenen uvey annesinin ve babasinin nasil buyuk bir olgunlukla konuya yaklastiklarini gorup mutlu olduk.
Yargilamadan, azarlamadan sadece ve sadece yardimci oldular.
Cok medeniydi bu davranis sekli ve eminim ozunde cok tutucu olan Amerikan toplumu gibi,
Diger tutucu toplumlarda da buyuk bir ilgiyle izlenmesinin baslica sebebi buydu.
Film boyunca cocuklarin yanlis yaptiklarina dair tek bir elestiri yoktu.
Sadece ve sadece ilgi ve destek vardi.
Olan degil olmasi gereken resmedilmisti ve sanirim tum anne ve babalara iyi bir ornekti.
Ikimizi de en cok etkileyen bir diger sey;
Uvey annenin, Juno hakkinda konusurken "My kid...." (Cocugum) seklindeki ifadesiydi ki,
Dikkat ettim ikimizi de cok ama cok mutlu etti o icten sahiplenme.
Donup bana "Cocugum dedi duydun degil mi?" dedi.
Duydum dedim ayni kelimeyle ilgilenmesine sasirarak.
Demek ki bu da olani degil olmasi gerekeni yansitan baska birseydi.
Kucucuk beyinler daha masallarda uvey annelerin kotulugune sartlanmislardi ne de olsa hic hissettirilmeden....
Su an bu satirlari yazarken o disini fircaladi, pijamasini giydi ve yanimdaki koltukta uyuyor.
Baba eve gelmeden yatagina gitmek istemedi cunku.
Bense gecenin sessizliginde,
Nefes alisverisini inceden inceye duydugum kizimin uykusu esliginde,
Azicik da olsa dinmis basagrimin rahatligiyla,
Sessizce Cocam'i bekliyorum.
Disarda hala Agustos bocekleri gecenin sessizligini bolerken,
Icerde burnunu iki saniye icinde bes kere ceken ben, nedense sonsuz bir huzur ve sukran icindeyim.
Herseye...herkese... oylesine icten.....
Hasta olmanin da en cok bu halini seviyorum zaten ;
Hazir tum duyular tatile cikmisken, en kucuk kardes " Sersemlik " in icerde gonlunce top kosturma hali !