Cin Boregi Kizartirken.....













Tatli bir ogle saati...


Tatil gununun verdigi rahatlikla uzun uzun kitap okumaktayim...


Aslinda okumuyor seyahat ediyor gibiyim sanki...


Okudugum kitap beni ilk once Italya'ya sonra da Hindistan'a ucuruyor. Hani su daha once bahsettigim "Eat Pray Love" kitabi. Turkcesi yayinlandi mi bakamadim henuz ama mutlaka yayinlanmali diye dusunuyorum. O kadar hos bir anlatimi var ki, hem icsel yolculugunda hem de ulkeler arasi yolculuklarinda olabildigince seffah olan Liz'i (yazar, Elizabeth Gilbert) Turk okuyucusunun da cok sevecegine inaniyorum; zira, buralarda cok satilanlar listesinde uzun zamandir....
Liz'in en buyuk amaci, bosanma sonrasi yasadigi bunalimli gunlerin ardindan disarda aradigi mutlulugu, icinde yakalamak, huzura, Tanri'ya yakin olmak! Oylesine icten, oylesine insana ozgu ki paylasimlari, cogu satirlarda kendimi, bu yuzyilin insanini, bu yuzyilin kadin sorunlarini buluyorum...
Liz Italya'dayken bir arkadasi her seyi tarif eden bir kelime oldugunu ve Liz'e kendisini hangi kelimeyle anlatabilecegini sordugunda, ifade edemiyor tek bir kelimeyle kendisini. Ta ki, Hindistan'da ruh temizligi icin gittigi bir ibadet merkezinde, Sanskrit dilindeki eski yazilarda buldugu kelimeye rastlayincaya kadar. "Antevasin" olarak gecen bu kelime, iki dunya arasinda kalmis, maddi alemden manevi aleme gecmeye calisan insanlarin duragini tanimlamak icin kullaniliyor. Kendisini hic tanimadigim, buyuk bir olasilikla da hic tanismayacagim New York'lu bu tatli sirin kadin yazara duydugum yakinlik, bu tanimlamayla bir anda anlamlaniyor. Zira uzun zamandir beni tarif eden kelimenin "Araf" oldugunu hissetmekteyim. Benim icin Araf, ne kalabilen ne gidebilen; ne bu dunyaya ne obur dunyaya ait; ne burali ne orali; ikisi arasinda kalmis....
Elimde kitap, yuzumde Liz'le benzerlige asili kalmis gulumsemeyle salona gidiyorum, bakiyorum bizimkiler satranc oynamaktalar. Annelik saati geldi deyip, mutfaga daliyorum icim bir hos. Haslanacak brokoli ve kizartilacak hazir paket Cin boregi beni beklemekte. Fazla ses cikarmamaya calisarak brokoliyi yikayip suya koyarken, bir yandan da kizartma isine basliyorum. Cinliler'in icini sogan, lahana, havuc ve soya fasulyesi ile doldurdugu yufkalar kizarirken (bizim sigara boregi gibi), oylesine bastan cikarici bir koku yayiliyor ki mutfaga, dayanamiyor icerdekiler daliyorlar mutfaga...Bir yandan sofrayi hazirlayip bir yandan ocaktakilerle ilgilenirken, digerlerinin seslerini bastirip Antevasin ve Araf kelimesinin anlamlarini ve neredeyse ayni anlama geldiklerini , uzun uzun anlatiyorum esime; o beni hem dinliyor hem de zevkle onundeki brokoliyi yag, tuz, kirmizi biberle susluyor. Nedense bana, daha cok akli yemeklerde gibi gorunuyor !.....Kizimin tabaklari masaya koyarken cikardigi sesin esliginde kitaptan okudugum son paragrafin benim icin anlamini cikariyorum birden! "...I think you have every right to cherry-pick when it comes to moving your spirit and finding peace in God..." Eger insan kiraz toplarken mutlu ve huzurlu oluyor ve ancak bu sekilde Tanri'ya ulastigina inaniyorsa; kiraz toplamak tartismasiz hakkidir (Paragraftaki genel anlamiyla; kiraz toplamayi insan, bir ibadet gibi yasayabilir )... diye cevirebilecegim bu sozlerden anliyorum ki; evimize hakim olan "huzur" da bence esimin kelimesi ve onun, evimize yansittigi bu kelime sayesinde biz hep kiraz topluyoruz.....